0- - AlıntıSöz
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
0- Bu ney ayrılıklardan nasıl şikayet ediyor, onu nasıl anlatıyor bir dinle: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek, kadın herkes ağlayıp inledi. Ayrılıktan parça parça olmuş kalp isterim ki, arzu derdini açayım. aslından uzak düşen kişi, yine kavuşma zamanını arar.
5- Ben her yerde ağlayıp inledim. Kötü hallilerle de eş oldum, iyi hallilerle de. Herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama kimse içimdeki sırları araştırmadı. Benim esrarım feryadımdan uzak değildir, ancak her gözde, kulakta o nur yok. Ten candan, can da tenden gizli kapaklı değildir, lakin canı görmek için kimseye izin yok. Bu neyin sesi ateştir, hava değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun!
Diğer Mevlana Celaleddin-i Rumi Sözleri ve Alıntıları
Herkes yaratılışına, tabiatına göre bir hizmette bulunur.
Z-evvel ki mera aşkı nigarem birubud,
Hemsayei men zi nalei men negunud,
Eknun kem şüd nale-ü aşkem bifüzud,
Ateş çü hava girift güm kerded dud.
Sevgilimin aşkına tutulduğum ilk zamanlar feryatlarım komşularımı uyutmuyordu.
Şimdi feryatlarım azaldı, aşkım arttı.
Zira ateş alevlendiği zaman dumanı kalmaz.
"Gel... gel... daha yakın gel... bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek? Madem ki sen bensin, ben de senim, Artık bu senlik ve benlik nedir? Biz Hakkın nuruyuz, Hakkın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekisip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor? Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücud halinde olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşiyız? Aynı vücudun birer uzvu olduğumuz halde neden zenginler, yoksulları böyle hor görürler? Aynı vücutta bulunan sağ el, ne diye sol elini hor görür? Her ikisi de madem senin elindir, aynı tende uğurlu ne demek, uğursuz ne demek."
( VI )
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
0- Bu ney ayrılıklardan nasıl şikayet ediyor, onu nasıl anlatıyor bir dinle: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek, kadın herkes ağlayıp inledi. Ayrılıktan parça parça olmuş kalp isterim ki, arzu derdini açayım. aslından uzak düşen kişi, yine kavuşma zamanını arar.
5- Ben her yerde ağlayıp inledim. Kötü hallilerle de eş oldum, iyi hallilerle de. Herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama kimse içimdeki sırları araştırmadı. Benim esrarım feryadımdan uzak değildir, ancak her gözde, kulakta o nur yok. Ten candan, can da tenden gizli kapaklı değildir, lakin canı görmek için kimseye izin yok. Bu neyin sesi ateştir, hava değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun!
10. Aşk ateşidir ki neyin içine düşmüştür, aşk coşkunluğudur ki şarabın içine düşmüştür. Ney, dosttan ayrılan kişinin arkadaşı, haldaşıdır. Onun perdeleri, perdelerimizi yırttı. Ney gibi hem bir zehir, hem bir tiryak, ney gibi hem bir hemdem, hem bir müştak kim gördü? Ney, kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnun aşkın kıssalarını söylemektedir. Bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir.
15. Bizim kederimizden günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu. Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte benzeri olmayan, hemen sen kal! Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olamayana da günler uzadı. Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselam. Ey oğul! Bağı çöz, azat ol! Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?
20. Denizi bir testiye dökersen ne alır? Bir günün kısmetini... Harislerin göz testisi dolmadı. Sedef, kanaatkar olduğundan inci ile doldu. Bir aşk yüzünden elbisesi yırtılan, hırstan, ayıptan adamakıllı temizlendi. Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şad ol; ey bütün hastalıklarımızın hekimi; Ey bizim kibir ve azametimizin ilacı, ey bizim Eflatun'umuz! Ey bizim Calinusumuz!
25. Toprak beden, aşktan göklere çıktı; dağ oynamaya başladı, çevikleşti. Ey aşık! Aşk, Tür'un canı oldu. Tür sarhoş, Musa da düşüp bayılmış! Zamanımı beraber geçirdiğim arkadaşımın dudağına eş olsaydım, sırlarına tahammül edecek bir hemdem bulsaydım, ney gibi ben de söylenecek şeyleri söylerdim. Gönüldaşından ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir. Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin.
30. Her şey maşuktur, aşık bir perdedir. Yaşayan maşuktur, aşık bir ölüdür. Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona! Sevgilimin nuru önde, artta olmadıkça ben nasıl önü, sonu idrak edebilirim? Aşk bu sözün dışarı çıkıp yazılmasını ister; ayna gammaz olmaz da ne olur? Aynan, bilir misin, neden gammaz değil? Yüzünden tozu, pası silinmemiş de ondan!
(Padişahın bir halayığa aşık olup satın alması, halayığın hastalanması, onu iyi etmek için tedbiri)
35. Ey dostlar, bu hikayeyi dinleyin. Gerçekte o bizim bugünkü halimizdir. Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına malikti. Padişah, bir gün hususi adamları ile av için hayvana binmiş, giderken. Ana yolda bir halayık gördü, o halayığın kölesi oldu. Can kuşu kafeste çırpınmaya başladı. Mal verdi, o halayığı satın aldı.
40- Onu alıp arzusuna nail oldu. Fakat kazara o halayık hastalandı. Birisinin eşeği varmış, fakat palanı yokmuş. Palanı ele geçirmiş, bu sefer eşeği kurt kapmış. Birisinin ibriği varmış, fakat suyu elde edememiş. Suyu bulunca da ibrik kırılmış! Padişah sağdan, soldan hekimler topladı. Dedi ki: "İkimizin hayatı da sizin elinizdedir. Benim hayatım bir şey değil, asıl canımın canı odur. Ben dertliyim, hastayım dermanım o.
45- Kim benim canıma derman ederse benim hazinemi, incimi ve mercanımı o aldı demektir." Hepsi birden dediler ki: "Canımızı feda edelim. Beraberce düşünüp beraberce tedavi edelim. Bizim her birimiz bir alem Mesih'idir, elimizde her hastalığa bir ilaç vardır." Kibirlerinden dolayı "inşallah" demediler. Allah da onlara insanların acizliğini gösterdi. "İnşallah" sözünü terk ettiklerini söylemeden maksadım, insanların yürek katılığını ve mağrurluğunu söylemektir. Yoksa arızi bir halet olan inşallahı söylemeyi unuttuklarını anlatmak değildir.
50- Hey gidi nice inşallahı diliyle söyleyemeyen vardır ki canı "inşallah" ile eş olmuştur. İlaç ve tedavi nev'inden her ne yapıldıysa hastalık arttı, maksat da hasıl olmadı. O halayıkcağız, hastalıktan kıl gibi olunca padişahın kanlı gözyaşı ırmağa döndü. Kazara sirkengübin safrayı arttırdı. Badem yağı da kuruluk etkisi göstermeye başladı. Kara helile ile kabız oldu; su neft gibi ateşe yardım etti.
(Halayığın tedavisinde hekimlerin aciz kalmalarını padişahın anlaması, Allah tapusuna yüz tutması ve bir uluyu rüyada görmesi)
55- Padişah, hekimlerin aciz kaldıklarını görünce yalınayak mescide koştu. Mescide gidip mihrap tarafına yöneldi. Secde yeri gözyaşından sırılsıklam oldu. Yokluk istiğrakından kendisine gelince ağzını açtı, hoş bir tarzda medh ü senaya başladı: "En az bahşişi dünya olan Allah'ım! Ben ne söyleyeyim? Zaten sen gizlileri bilirsin. Ey daima dileğimize penah olan Allah! Biz bu sefer de yolu yanıldık.
60- Ama sen "Ben gerçi senin gizlediğin şeyleri bilirim. Fakat sen, yine onları meydana dök" dedin. Padişah, ta can evinden coşunca bağışlama denizi de coşmaya başladı. Ağlama esnasında uykuya daldı. Rüyasında bir pir göründü. Dedi ki: "Ey padişah, müjde; dileklerin kabul oldu. Yarın bir yabancı gelirse o, bizdendir. O gelen hazık hekimdir. Onu doğru bil, o emin ve gerçek erenlerdendir.
65- İlacında kesin sihri gör, mizacında da Hak kudretini müşahede et. "Vade zamanı gelip gündüz olunca, güneş doğudan görünüp yıldızları yakınca; rüyada kendine gösterdikleri zatı görmek için pencerede bekliyordu. Bir de gördü ki, faziletli, bilgili bir kimse, gölge ortasında bir güneş; Uzaktan hilal gibi erişmekte, yok olduğu halde hayal şeklinde var gibi görünmekte.
Rick Riordan
Jiddu Krishnamurti
Recaizade Mahmut Ekrem
Orhan Duru
Yusuf Atılgan
Nilgün Marmara
Jose Saramago
Tarık Tufan
Emre Kongar
Sezai Karakoç